28 Mayıs 2012 Pazartesi


Kasımpaşa'dan girip Karşıyaka'dan çıkacağım!


Ey iki yakası biraraya gelmeyen Karşıyaka! 
Ey 100. yılında taraftarına şampiyonluk sevinci yerine ligde kalma sevinci yaşatan Karşıyaka!
Ey Göztepe'nin ezeli rakibi Karşıyaka! 
Ey kırmızı-yeşil Karşıyaka! 


"Tekrar ayağa kalkmayı öğrenebilmek için düşeriz" Karşıyaka.


***


Kasımpaşa filmi mutlu biten son takım oldu.
Alkışlamalıyız.
Oyunundan dolayı değilse de, ayağa kalkmayı bildiğinden dolayı.
Bir düşüyor bir çıkıyor.. 
Bu her 'paşa'nın harcı olmuyor..


***


2012 Karşıyaka'nın 100. yılıydı.
Yüz yıl önce kurulmuştu.
İzmir'in ilk Türk takımıydı.
Atatürk'ün emriyle armasında Ay-Yıldız kullanılan takımdı.
Atatürk, Karşıyaka'ın kurucularının Kurtuluş Savaşı'ndaki kahramanlıkları nedeniyle emretmişti..


***


O Karşıyaka 100. yılında taraftarını sevindirdi.. 
Hem de çok sevindirdi (!)
Ligde kaldı!
Yakışmadı!

26 Mayıs 2012 Cumartesi


Öğretmenlerin 'yüz' problemi



Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''Bu sene, okul kapandıktan sonra 3 hafta süreyle ve eylül ayında okul açılmadan iki hafta önce toplam 5 hafta süreyle, haftada 36 saat olmak üzere 258 bin öğretmenimiz için eğitim programı tertip ediyoruz. Bunu her yıl yapacağız'' demiş...


Bu açıklamanın altına bazı öğretmenler yorum yapmış, iki tanesi şöyle;
"Hayatınızda kendi çocuğunuzdan başka kaç tane çocuk yetiştirdiniz de tatilin süresini yargılıyorsunuz?"
"3 ay yaz tatili yapan hiçbir öğretmen YOK!! öğretmenlerin yaz tatili 2 (iki) aydır. yıllardan beri karneler verildikten sonra biz, 1 ay daha okulda olmak zorundayız zaten. bu arada bakanın öğretmenleri sevmediğini biliyorduk, bir tek başbakan kalmıştı laf söylemeyen, o da söyledi tam oldu."


Bu iki yorumu yapanların öğretmen olduğunu düşünürsek, en başta yorumu 'şeklen' eleştirebiliriz fakat iyi niyetli davranıp 'Türkçe' öğretmeni olmadıklarını varsayalım ve bunu yapmayalım. Fakat daha vahim olan şeklin arkasındaki kısmı es geçmemek gerek!


'Dünyanın neresinde bizim kadar tatil yapan ülke var' cümlesine 'evet' demeyen öğretmen var mı?
Ben öğretmen değilim önce bunu söylemek lazım. Ama öğretmen olsaydım da aynı yorumu yapardım.
Asıl mesele de bu zaten. Çünkü bu yorumları yapanlar öğretmen olmasaydı yine böyle mi konuşacaklardı? Çünkü bu ülkenin kalkınması için çalışmak lazım. Her zaman bunu söylemiyor muyuz; 'Dünyanın neresinde bizim kadar tatil yapan ülke var?'

Diyoruz işte, daha çok çalışmalıyız. E kendi tatiline dokununca 'Dünyanın neresinde bizim kadar ÇOK ÇALIŞAN' var mı oluyor? 


Her resmi tatilde öğretmenler izinlidir. 
Her hafta sonu 'resmi' olarak izinlidir. 
Her yaz tatilinde 'Ne 3 ayı biz 2 ay izin yapıyoruz' dediklerinden yola çıkarsak 2 ay (Rakamla: 60 gün) izin yaparlar. 
Çok basit bir hesap yaparsak, 1 yıl 52 haftadır. (2 ay izinli oldukları için 8 haftayı saymayalım)
1 haftada 2 gün izin yaptıklarını düşünürsek; 44x2 = 88 gün.

Yaz tatilinde yapılan izin gün sayısı: 60!
Yarı yıl tatili ve resmi tatilleri saymıyorum ki azımsanmayacak kadar var (Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Yılbaşı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 1 Mayıs  "Emek ve Dayanışma Günü", Zafer Bayramı, Cumhuriyet Bayramı.)
Dediğim gibi yukarıda 'saydığım' bayramları saymıyorum ve topluyorum: 88+60 = 148 gün! Tatil olan gün sayısı..
1 yıl 365 günse; 365-148 = 217 gün, çalışılan gün sayısı.. (Bu 217 günde 'saymadğım' bayram tatillerini de sayarsak, hesap ortada.)


Özel sektörde çalışanın yıllık izni 2 hafta (Rakamla: 14 gün) / 5 yıldan sonra 20 iş günü oluyor
2 haftayı ayrıca 'Rakamla' yazmamın nedeni ikinci yoruma istinadendir. 
Evet, şimdi 'eşitlik' olsun ve aynı toplamayı özel sektör çalışanları için de yapalım.
Burada önemli ve gözden kaçırılmayacak ayrıntıyı atlamayalım; özel sektörde çalışanların büyük bir kısmı haftada 1 gün izin yapar.
(2 hafta izinli oldukları için 2 haftayı saymayalım) 50x1 = 50. Yaz tatilinde yapılan izin: 14. Topla: 50+14 = 64. 
EVET SADECE 64, yanında bir 'yüz' (Rakamla yazıyorum: 100) yok. 
Yanında 'yüz' olsaydı, öğretmenler haklıydı çünkü 14 (Yazıyla: Ondört) gün fazla çalışmış olacaklardı.
Ama 'yüz' yok.


Şimdi ilk yoruma yorum yapalım (mı?)
"Hayatınızda kendi çocuğunuzdan başka kaç tane çocuk yetiştirdiniz de tatilin süresini yargılıyorsunuz?" cümlesindeki 'öğretmeni' bulun!
Bu yorumu yapan kişinin öğretmen olduğunu düşünürsek, öğrencilerini düşünmek istemiyoruz!


Gazetecilikte önemli olan bir şey vardır, 'kısa ve öz' yazmak... Bunu ne kadar iyi yapıyorsanız o kadar iyi gazetecisinizdir.
Şimdi buraya bir soru cümlesi yazıp konuyu evelemeden gevelemeden özetlemek istiyorum; "Bir hakimin de bir katili yargılamak için daha önce o suçu işlemiş bir katil olması gerekmektedir?"
...
Cevap?
Çünkü yok!



Sadece yapılan yorumlar üzerinden yorum yaptık. 
Gerçekten bizim gibi düşünen öğretmenler olduğunu biliyorum. Çünkü bizi yetiştirenler de 'öğretmen'di.
Saygılarımla...